Uzun zaman oldu sana mektup yazmadığım,ama sen beni en iyi
bilen olarak nasıl olsa bir gün bir şeyleri seninle paylaşmak için
yazacağımı biliyor ve beni iyi anlıyorsun.
Bu defa içimin karasını doldurmak istemiyorum çizgisiz sayfalarının
beyaz dünyasına.
Nerelerde miyim?
Sen sabretmesini ne zaman öğreneceksin?Bir tomar kağıdın
sırt sırta dizilmiş halisin,birşeyleri hiç öğrenme ihtimali yok biliyorum
da,bunca zaman sonra hiç değilse biraz sabret de başlayayım
anlatmaya.
Bir adadayım.Evet yanlış duymadın,bir ada dedim,ama öyle
ıssız bir ada değil ve aşkım filan da yok yanımda.Yine neden
deme sakın bak yırtarım bir kaç sayfanı.Gelecek oldu da ben mi
getirmedim,olmadı işte nedenini defalarca anlattım sana.
Şimdi susda lafımı dizme boğazıma.Bu ada senin bileceğin
bir ada değil,daha önce böyle bir adadan hiç söz etmedim ki sana
nerede ve nasıl olduğunu,ki ben de yeni öğrendim daha.
Sevgi adası bu,çoğu sevgiyi kaybetmişlerin ya da bulamamışların
toplandığı bir ada,tek tük elleri sevgiyle kenetlenmiş olanlar da
vardır elbette,ama ben henüz misafirlikten çıkabilmiş olmadığım
için bilmiyorum.
Adanın denize kıyısı vardır mutlaka ama,kıyıyı görebilecek
kaç göz vardır bilinmez,zira böyle adaların müdavimleri bir yerleri
kırık dökük olanlar olur çoğu zaman,ve çoğunun da gözlerinde
kızıl incilerin tuz izleri.
Fırsat buldukça buradan yazmaya çalışırım sana,
şimdilik bu kadar sevgili günlüğüm