Geçenlerde Zeytinburnu´nda kendiliğinden yıkılan binalardan haberiniz vardır, iki de insanımızı kaybettik. O binaları deprem yıkmadı, insanımızın hatası, ihmalkarlığı, para hırsı yıktı. O binalardan alınan beton örneklerinden yapılan testlerden çıkan sonuçlar bu ihmalkarlığı ispatlar nitelikteydi. Çünkü, betonlarda kullanılan kum deniz kumu çıkmıştı. Hatta, beton örneklerinde çeşitli deniz canlıların kalıntılarına bile rastlanılmıştı. Ben belki tarih öncesinden kalma, deniz canlılarına rastlarlar dedim ama olmamış, bulamamışlar galiba. Deniz kumu ile yapılan betonlar çok kalitesiz ve dayanıksız olur, en azından o kumun yıkanıp, elenmesi gerekirdi. Demekki o binalarda ancak bu kadar dayanabildi.
Yetkililerin (ama hep sözde yetkili, hizmette yekisizler) açıklamalarına göre, İstanbul´da bir çok binada aynı durumdaymış. Yani binaların yıkılması için depreme gerek yokmuş. Depremi ise hiç düşünmek istemiyorum, çünkü Marmara denizi merkezli bir depremde İstanbul´da binlerce bina yıkılacak, yüzbinlerce insanımız hayatını kaybedecek.
Türkiye ekonomisinin başkenti olan, birçok sanayii kuruluşları ve fabrikaları bünyesinde barındıran Marmara bölgesi alarm zilleri çalıyor. Özellikle İstanbul ve çevresinde gerçekleşecek olan bir deprem Türkiye ekonomisinin durması anlamına geliyor.
Yeni bir enkazla karşılaşmadan önce artık kendimizi toparlamalıyız. Banka sahiplerinin yürüttükleri paraları bizlerin paralarıyla ödemek için hemen harekete geçen yöneticiler, o paraları ödemek için bir çok vergi ile ceplerimizi boşaltan yöneticiler, bu konuya önem vermeli ve artık geliyorum diyen tehlikeyi görmeliler.
Herkes verdiği verginin nereye gittiğini sorabilmeli. Yöneticiler bu hesabı vermeyi zül değil, bir görev saymalı.
Yoksa bu enkaz, bizim enkazımız olmaya devam edecek