FeNeRBaHÇe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

FeNeRBaHÇe

...HOŞGELDİNİZ...
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kerime Nadir

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
ADMİN
ADMİN
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 1359
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 26/02/07

Kerime Nadir Empty
MesajKonu: Kerime Nadir   Kerime Nadir Icon_minitimeÇarş. Mart 07, 2007 10:48 pm

Dehşet Gecesi



1917’de İstanbul’da doğan Kerime Nadir(Arzak), Saint Joseph’i bitirmiş, ayrıca özel eğitim almıştı. 1937’den 1981’e dek, genellikle İstanbul’da geçen, toplumsal olaylara hiç değinmeden aşk ve his dünyasında gezinen 37 roman yazdı. Muazzez Tahsin’le birlikte, özellikle 50’li, 60’lı yıllarda çok popülerdi Kerime Nadir, çok sevildi, çok okundu, sadece edebiyatı değil senaryolarıyla Yeşilçam’ı da etkiledi. Aşk romanı deyip küçümsemeyin; onlar Anadolu’nun her bir köşesine yayılmışlıklarıyla Cumhuriyet kuşağının adab-ı muaşeret rehberi oldular. Ancak zaman değişti, değişen zamana ayak uyduramadı bu pembe anlatılar. Kerime Nadir-Muazzez Tahsin efsanesi küllendi, unutulup gitti.

Bir Brom Stroker uyarlaması
Aşk romanlarının bu unutulmaz yazarı son yıllarda yeni bir edisyonla kendisini tanımayan kuşaklarla buluşuyor. Yazarın bir neslin duygu dünyasına damgasını vurmuş klasikleri arasından seçilen romanları kuşkusuz türü sevenlerin ilgisini çekmiştir. Ancak bu yazının konusu eskisiyle yenisiyle aşk romanları değil. Kerim Nadir’in sanıyorum ilk ve son kez çizgisi dışına çıktığı, içinde aşkı da barındırmakla birlikte bambaşka bir türün ilkleri arasına giren -hemen hiç bilinmeyen- romanından, Dehşet Gecesi’nden söz edeceğim; Hakkari’nin Cilo dağlarında geçen şaşırtıcı bir vampir hikayesinden, edebiyatımızın biricik “vampirella”sından..!

Korku edebiyatı son yıllara kadar neredeyse tamamiyle dışlanmıştı Türk romanından. Türe dahil edebileceğimiz pek az örneğimiz var. İlginç olan, bu ilk örneklerin hemen hepsinin vampir hikayeleri etrafında kurgulanmasıdır. Mesela Cemil Cahit’in “İkiz Şeytanlar, Kan İçen Hortlak”taki ürkütücü yaratığı, kurbanlarının kanına göz dikmiştir. Gerçek anlamdaki ilk korku romanımız "Dracula İstanbul'da", dönemin tanınmış tarihçilerinden Ali Rıza Seyfi’nin Brom Stroker'ın ünlü "Dracula"sından uyarlanmıştır. Hamdi Varoğlu’nun “naklettiği” “Ölmez Adamların Evi”(1955) de Orta Avrupa’da geçen –yine- “vampiresk” bir romandır. İtiraf edilmemişti ama sanıyorum nakledenle yazan aynı kişiydi; bir aşk sahnesini; “ilk kucaklaşışımız, bir güreş müsabakası gibi hatırımdadır” cümlesi ile tasvir etmek, olsa olsa sevgi ve şiddeti birarada yaşayan bu ülke evlatlarının aklına gelebilirdi çünkü!.. Türk yazarlarının korku ile ilişkisi Kerime Nadir’in “Dehşet Gecesi”nde(1958) yine vampirlerle sürmüş, ancak bu kez Karpatlar’ın yerini Hakkari’nin Cilo dağları almıştı.

“Dehşet Gecesi”nin Brom Stroker’in “Dracula”sından “esinlendiği” çok açık. Ne var ki, “genç bir adamın ticari bir mesele için vampirin uzak diyarlardaki şatosuna davet edilmesi, orada vampirin saldırısına maruz kalması ve sonda kötülükle iyilik arasındaki savaşta iyinin galip gelmesi” biçiminde özetlenecek hikayeye çok farklı bir renk katmış Kerime Nadir. Mekanı Transilvanya'dan Hakkari’ye taşımış, Karpat dağlarının yerini Cilo zirvesi almış, hepsinden önemlisi, etkileyici bir erkek olarak Kont Dracula’da cisimlenen vampirin yerine Prenses Ruzihayal isimli dayanılmaz güzellikte bir vampirella yaratmış… Kerime Nadir’in vampir yerine hortlak sözcüğünü tercih ettiğini de eklemeliyim.

Vampirella’nın aşkı
Romanın kurgusu da ilginç; Iraklı petrol şeyhinin Cilo dağında yaptırdığı turistik otelin açılışı nedeniyle Hakkari’ye doğru yola koyulan gazeteci Mümtaz’ın trende okuduğu roman taslağıyla başlıyor hikaye. Romanın yazarı ve kahramanı Cengiz, nişanlısı Sermin’in büyük halası Prenses Ruzihayal’in bırakacağı miras konusunu görüşmek üzere aynı yolu bin bir zorlukla kat etmiş ve Cilo zirvesindeki Kızıl Puhu malikanesine ulaşmıştır. Malikanede karşılaştığı hortlaklardan boynundaki En’am-ı Şerif sayesinde kurtulacak, ancak yaşadıkları nedeniyle ruh sağlığını yitirecektir. Mümtaz, Cengiz’in kaldığı yerden başlar hikayeye. O da adım adım benzer bir sona doğru ilerler. Cengiz’in hikayesinin ya da Mümtaz’ın yaşadıklarının hayal mi hakikat mi olduğu sonda okuyucuya bırakılmıştır.

Kısa bir özette Kerime Nadir’in bu fantastik romanına yerleştiği çok sayıda renkli ayrıntıya değinemedim. Ancak bazı önemli motifler üzerinde durmak istiyorum: Stroker’in “Dracula”sı da dahil, klasik vampir hikayelerinde dehşetle karışık cinsel bir çekim vardır. Kadınlar sadece büyüsüne değil, fiziksel özelliklerine ve “cool” imajına da kapılırlar Dracula ve türevlerinin. Söz konusu dişi bir vampir olduğunda işler tersine dönüyor ve erkekler yanıp tutuşuyor Prenses’in aşkıyla. Ama işin içine aşk girdiğinde, Kerime Nadir’in kaleminden çıkmış bir vampirella da elbette kayıtsız kalamıyor.

Korku türünü sevenler, hikayelerin yarattığı dehşet duygusunun ardında "gotik" mekanların o soğuk havasının olduğunu farketmişlerdir. “Dehşet Gecesi”nde, Kerime Nadir de başka hiçbir romanında görmediğimiz kadar vurgu yapmış iç ve dış mekanlara. Mesela Cengiz’in şato ile karşılaştığı anı şu cümlelerle tasvir ediyor; “Bir aralık kar dindi; ay bulutlar arasından göründü. Bu suretle etrafı daha iyi seçmek imkanı doğdu... Aman Allahım!.. Öyle korkunç uçurumlar arasında yol alıyorduk ki, gözlerim karardı. Dehşetten tüylerim diken diken oldu. Böyle bir manzarayı hayatta tasavvur bile etmemiştim... Derken, tam zirvede, ilk rivayeti doğrular şekilde, sivri kuleleri bulutları delen ve üzerinden gökyüzüne doğru kızıl bir ışık hüzmesi yükselen muazzam bir binanın kapkara hayaleti göründü... Dibi seçilmeyen müthiş iki yar arasındaki dar ve uzun bir köprüden geçtik...”

Klasik hikayelerdeki pek çok motifi yerlileştirerek kullanan Kerime Nadir, o hikayelerdeki felsefi boyuta, bilimle hurafenin savaşına yer vermemiş; o, önce macera ve korkuyu öne çıkarıyor, hemen ardından aşkı ve cinselliği. Öylesine bir aşktır ki bu, sonda Mümtaz; “bir hortlak da olsa, tekrar vuslatına erebilmek için yeni baştan o hailevi dehşet gecesini göze almaya hazırım... Bana yaşattığı emsalsiz aşk ruhumu bir zemzem gibi yıkıyor” diyecek ve bir Kerime Nadir romanı okuduğunu hatırlatacaktır okuyucuya.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hayaletcocuk.yetkin-forum.com
 
Kerime Nadir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FeNeRBaHÇe :: EDEBİYAT DÜNYASI :: EDEBİYAT TARİHİ-
Buraya geçin: