FeNeRBaHÇe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

FeNeRBaHÇe

...HOŞGELDİNİZ...
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Mehmet Rauf

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
ADMİN
ADMİN
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 1359
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 26/02/07

Mehmet Rauf Empty
MesajKonu: Mehmet Rauf   Mehmet Rauf Icon_minitimeÇarş. Mart 07, 2007 10:47 pm

Bir Zambağın Hikayesi



Mehmet Rauf (1874-1931) İstanbul’da doğmuş, Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’ni tamamlamış ve ardından Mekteb-i Bahriye’de okuyarak deniz subayı olmuştu. Ancak aklı fikri edebiyattaydı Mehmet Rauf’un; daha on altı yaşında iken yazdığı “Düşmüş” adlı hikâyesi İzmir’de, Halit Ziya’nın çıkardığı “Hizmet” gazetesinde yayınlanmış, gençlik yıllarında önce Mektep dergisinde, Edebiyat-ı Cedide hareketine katılınca de Servet-i Fünun’da küçük hikâyeler, mensur şiirler, edebi makaleler yazmış, Servet-i Fünun’da tefrika edilen “Eylül” romanıyla dönemin tanınmış yazarları arasına girmişti. Mehmet Rauf, aynı zamanda ilk ciddi edebiyat eleştirilerinin de yazarıydı. İyi yabancı dil bilen ve Aydınlanma düşüncesiyle Fransızca metinlerle tanışan Mehmet Rauf, II.Meşrutiyet’ten(1908) sonra erotik edebiyatın öncülüğünü yapmıştı. Ne var ki, “Bir Zambağın Hikayesi” ve “Kaymak Tabağı” adlı uzun hikayeleri nedeniyle muhafazakar kesimlerin tepkilerini topladı. Askeri mahkemede yargılanarak ordudan atıldı. Hayatının geri kalan kısmını yazarlıkla kazanmaya çalışan ve bir kısmı Cumhuriyet döneminde olmak üzere çok sayıda hikaye, roman ve oyun yazan Mehmet Rauf, piyes yazmış, sürdüğü maceralı ve dengesiz hayat sonunda yoksulluk içinde ölmüştür. “Eylül”, “Ferdâ-yi Garam”, “Genç Kız Kalbi”, “Karanfil ve Yasemin”, “Son Yıldız”, “Halas” en tanınmış romanlarıdır.

80 yıl sonra
“Bir Zambağın Hikayesi”nin neşriyat tarihi 1910’dur. O yıllarda Osmanlı Bahriyesi’nde subay olan Mehmet Rauf, kitapta imzasını kullanmamıştı. Ne var ki kitap beklenen ötesinde bir ilgi gördü; çok sayıda baskısı yapıldığı gibi geceliğine kiralandığı bile söylenmektedir. Hikaye basittir; çapkın bir Osmanlı beyzadesi ile yüksek sınıftan bir kadın aynı genç kıza aşık olur ve onunla cinsel ilişki yaşarlar. Hiç de basit olmayan şey, bu cinsel ilişkilerin ifade ediliş biçimidir. Mehmet Rauf, erotik edebiyatla başlayıp pornografinin sınırlarına taşan bir anlatım tutturmuştur. Ne var ki, Osmanlıyı kurtarmak için ahlaka ve dine sarılmayı vaaz eden -içlerinde Mehmet Akif’in de yer aldığı- bir kesim Mehmet Rauf’un yazdıklarını “edebiyat dışı”, “edebiyatı satan” romanlar olarak teşhir ve neredeyse ihbar ettiler. Mahkemede romanı kendisinin yazmadığını, sadece adapte ettiğini söyleyerek savunmasını yapan yazar ordudan ihraç edilmekten kurtulamadı.

“Bir Zambağın Hikayesi” öylesine lanetlenmişti ki, 2001 yılına kadar gün yüzüne çıkmadı. Yeni harflerle baskısı yapılmadığı için kütüphane köşelerinde unutulup gitti. Nihayet 2001 yılı Nisan’ında “Mahrem tarih” özel sayısında Tarih ve Toplum dergisinde yayımlandı. Gerçekten de adaptasyondu hikaye. Ancak Mehmet Rauf, Oscar Wilde’ın “Lady Violette’in Aşk Destanı” adlı kısa romanını basitçe adapte etmemiş, o dönemin Osmanlı erkeğinin cinsel fantezileriyle zenginleştirmişti; diğer “edebiyat dışı” adaptasyonu sayılan “Kaymak Tabağı” ise Marki de Sade’den adapteydi. Aydınlanma döneminin iki yüzlü ahlakının kurbanı olan Sade ve Wilde gibi, Mehmet Rauf da “yakılmalıydı”..!

Aydınlanma düşüncesi, ortaçağa ilişkin bir çok düşünce tarzını yerle bir ediyor, ancak cinsellik, tıp ve ahlak arasındaki şer ittifakına eski rejim kadar sahip çıkıyordu. Bu düşünce, burjuva bireyin modern destanı olan romanlara da yansıdı ve Osmanlı toplumu tam böyle bir anda, üstelik romanlar aracılığıyla tanıştı Batı’nın değer ve düşünce dünyasıyla. Henüz erkeklere duyulan aşk yaygınken kadınlara yönelik aşkın yeni yeni filizlenmeye başladığı yıllardı. Avrupa'daki örnekleri taklit eden Tanzimat romancısı karşı cinse dönük bu yeni tarz aşkı ve çekirdek aile modelini modernliğin biricik ifadesi sayacak ancak roman kahramanlarına gönlünce bir cinsellik yaşama izni vermeyecektir. Neredeyse her roman “aşırılık”ları cezalandıran ölümlerle sonlanır; duygu ve düşünce dünyasını kısıtlayan geleneksel bağlar henüz kopmamıştır.

Özgürlük ve erotizm
Fransız Devrimi’nin Sade’ı varsa II.Meşrutiyet’in de Mehmet Rauf’u vardı. Sade ve Oscar Wilde metinlerinden adapte ederek yazdığı romanlarında cinsel ihtiyacın beşeri bir açlık olduğunu, bunun hiçbir ahlak kuralı ile sınırlanamayacağını söyledikten sonra şu sözlerle ifade ediyordu düşüncelerini; “Müsaadenizle bu ihtiyacı o kadar meşru, o kadar muhakkak ve mütehahim buluyorum ki, bunun önünde başka hiçbir kuvvet tahakküm edemez; evet, ahlak ve adap denilen ve yalnız herkese karşı istismar edilip tahakküm edilmek için icad edilmiş olduğundan şüphe olmayan uydurma düzme bütün şeyler bu ihtiyaç-ı kati beşeriyetin huzurunda yalnız ser-füruya mecburdurlar”.

Osmanlı toplumunda özgürlük düşüncesini içselleştiren II.Meşrutiyet’tir. Aşağıda sıraladığım roman isimleri bile II.Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamının Osmanlı toplumunda en çok cinsel özgürlük biçiminde kavrandığını kanıtlamaya yeter. Mehmet Rauf’un “Bir Zambağın Hikayesi”(1910) ve “Kaymak Tabağı”, Ebü’l Burhan’ın “Bir Çapkının Hikayesi”(1910), T.P.Z.nin “Muhabbet Odası”(1912), M.S.nin “Zifaf Gecesi Harem Ağasının Muaşakası”(1913), A.Hasan’ın “Bir Bakirenin Gebeliği”(1914), Ahmet Naci’nin “Bir Aşüftenin Jurnali”(1914), G.R.‘nin “Beyoğlu Alemi”(1914), Adil Nami’nin “Balodan Sonra”(1914), M. Alişan’ın “Kadınların Aradığı”(1914) –ve yine bu külliyat içinde yer alan “Anahtar Deliğinde”, “Azgın”, “İki Güzel Günahkar”, “Bir Çapkının Hikayesi”, “Çılgın İhtiyar”, “Hadiye Boşandıktan Sonra”, “Kanlı Zifaf”, “Karagöz Yatakta”, Üryan”, “Zifaf Gecesi”- gibi romanlarda yazarlar toplumun eskiyle olan bağlarını sarsmak için -bilinçli olarak- her türden cinsel ilişkiyi en cüretkar ifadelerle dile getirerek toplumun yerleşik değerlerine saldırmışlar ve edebiyatımızın ilk “underground” hareketini yaratmışlardı.

II.Meşrutiyet’in bu özgürlük hareketi hakkında –yeni harflerle hala yayımlanmadıkları için- fazla bir bilgimiz yok. Anlaşılan o ki, cinsel özgürlük hala masum kabul edilmiyor. İşte böylesi zamanlarda ve böylesi toplumlarda erotikanın edebiyatı, aynı zamanda başkaldırının ve isyanın da edebiyatıdır”….
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hayaletcocuk.yetkin-forum.com
 
Mehmet Rauf
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FeNeRBaHÇe :: EDEBİYAT DÜNYASI :: EDEBİYAT TARİHİ-
Buraya geçin: