FeNeRBaHÇe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

FeNeRBaHÇe

...HOŞGELDİNİZ...
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Anton Pavlovich Chekhov

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
ADMİN
ADMİN
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 1359
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 26/02/07

Anton Pavlovich Chekhov Empty
MesajKonu: Anton Pavlovich Chekhov   Anton Pavlovich Chekhov Icon_minitimeÇarş. Mart 07, 2007 10:47 pm

Kaştanka



Edebiyatın tarihi insanın yazıyı keşfetmesinden çok daha eskilere uzanır. Düşlerini, duygularını, düşüncelerini yazıya dökemedikleri zamanlarda atalarımız sözle ifade etmişlerdi kendilerini. Sözlü edebiyatın kulaktan kulağa fısıldanarak yayılan efsaneleri yazının icadından sonra destanlar, masallar ve folklorik hikayelerle sürmüş, modern öykü sanatı da onların üzerinden yükselmişti. Chekhov, kırkdört yıllık kısa ömrüne rağmen modern öykücülüğün en büyük ustaları, hatta kurucuları arasında sayılır.

Ölümünün üzerinden tam yüz yıl geçti Chekhov’un, geçen yıllara rağmen hikayelerinin verdiği tad bozulmadı, lezzetini korudu; konuları güncelliğini hiç yitirmedi. Çünkü Chekhov, yaşadığı toprakların yerelliğinden hareketle insanın evrensel sorunlarına açılmasını bilmişti; üstelik hiçbir abartıya, süslemeye, okuyucunun ilgisini çekmeye yönelik kelime cambazlığına kaçmadan...

Anton Pavlovich Chekhov, Rus edebiyatının Dostovyevski, Turgenyev, Tolstoy gibi en büyük romancılarıyla aynı dönemde yaşamıştı. Fransa’dan Emile Zola ve Guy de Maupassant, İngiltere’den Bernard Shaw ve Oscar Wilde, ABD’den Henry James ve Mark Twain gibi yazarların çağdaşıydı. Edebiyatın, özellikle de hikaye ve romanın toplum üzerinde çok etkili olduğu bu yıllarda Avrupa’da ve özellikle Rusya’da büyük bir değişim yaşanıyor, eski yaşam biçimleri hızla tasfiye edilirken yoksullukla birlikte yoksulların muhalefeti büyük bir hızla tırmanıyordu. Rusya’nın en büyük yazarları, işte bu zor zamanlarda yetiştiler, seçimlerini halktan ve değişimden yana yaptılar ve gerçekçi bir edebiyat akımını başlattılar.

Gerçekçi edebiyat, adı üstünde, yaşamın gerçeklerini romana ve hikayeye taşımayı amaçlıyordu. Toplumun ya da insanın gerçeğini kolay ve etkili bir biçimde aktarmak için hemen bütün yazarların birleştikleri ortak nokta ise yalınlık, açıklık ve yazınsallığı elden bırakmayan, dolambaçlı yollara sapmayan duru bir anlatımdı. “Edebiyat paralamadan” edebiyat yapıyordu onlar. Chekhov da anlatımındaki yalınlık, ezilen insanlara yönelik bakışı ve olaylara değil hayatın belli anlarına odaklanan hikayeleriyle, bu akıma damgasını vuran yazarlardan birisiydi.

İnsan gibi hayvanlar
Chekhov’un hikayelerindeki duygusallığı, hayatın kırılgan anlarına yoğunlaşmayı, alttan alta kendisini hep hissettiren karamsar ama gerçekçi bakışı bilenler, onun gözyaşlarının girmesine asla izin verilmeyen ışıltılı bir sirk çadırında, sirk sanatçıları ve sirk hayvanları arasında, yani sanki rüyalar aleminde geçen Kaştanka hikayesini hayretle karşılayabilirler. Oysa Chekhov, Rusya’daki pek çok insan gibi sirke gitmeyi sever, sirkteki gösterileri izlerken çocuksu bir neşe ve heyecan duyardı. Ve her gerçekçi yazar gibi o da, belirli bir dönemi insanları ve toplumsal özellikleriyle yansıtmaya çalışırken sıklıkla kendi başından geçmiş olaylara yer verirdi. Sirkte geçen bu hikaye de gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme alınmıştır.

Hikayenin kahramanı Kaştanka, akşamlarını sarhoş olarak geçiren kaba bir marangoz ve onun yaramaz oğlu ile birlikte yaşayan, çoban köpeği ile fino kırması, suratı tıpkı bir tilkiyi andıran, kestane renkli, küçük bir köpek. Bir gece vakti yolunu şaşırıp kendisini hiç tanımadığı kibar bir yabancının evinde bulacak ve hayatı değişecektir. Çünkü yabancı adamın mesleği hayvan terbiyeciliğidir. Böylece evdeki diğer hayvanlarla tanışır Kaştanka; Fyodor Timofeyiç isimli kedi, İvan İvaniç isimli kaz ve Havronya İvanovna adlı domuzla arkadaşlık kurar, onlarla birlikte eğitim alır ve göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir ayın sonunda, bir gece vakti sirk sahnesine çıkıverir... Ancak bir sürprizle karşılaşacak ve hayatının akışı yeniden biçimlenecektir.

Bugüne kadar okuduğunuz masallarda, öykülerde, romanlarda hayvanların, bitkilerin ve hatta cansız nesnelerin insanlar gibi konuşmalarına, insanlar gibi duygulanıp düşünmelerine tanık olmuşsunsunuzdur mutlaka. Örneğin Ezop’un, La Fontaine’in ya da Oscar Wilde’ın masallarında sıklıkla kullanılan bir yöntemdir bu; bir bakarsınız kurnaz tilki şaşkın karganın ağzından peyniri çalmış, bir bakarsınız sabırlı kaplumbağa yaramaz tavşanı geride bırakmış… Onlar elbette hayvanlar dünyasının üyeleridir ve söz konusu masal ve öykülerde ait oldukları türlere özgü fiziki özellikleriyle, kalıtımsal refleksleri ve davranış biçimleriyle canlandırılırlar. Ancak yalnızca birer hayvan da değildirler. Yazarlar, insanların dünyasındaki olayları doğaya taşıyarak hem olaylara bir başka açıdan bakmamızı sağlarlar hem de farklı insan tiplerini farklı hayvanlarla eşleyerek onların karakteristiklerini daha iyi kavramamıza yardımcı olurlar. Bazen de, yazma özgürlükleri kısıtlanmıştır yazarların; yöneticileri eleştirmek, yoksulları savunmak yasaklanmıştı. Yazarlar da yönetenleri ve yönetilenleri hayvanlar dünyasına taşır, toplumun aksayan yönlerini hayvanlar dünyası üzerinden eleştirirler. Chekhov’un “Kaştanka” hikayesindeki hayvanlar, yani kedi, köpek, kaz ve domuz da hem kendi türsel özelliklerini taşıyor hem de insani duygu ve düşüncelerin temsilciliğini üstleniyorlar. Ama asıl önemlisi hikayenin kahramanı Kaştanka’nın davranışları; o yalnızca tek bir insan tipinin örneği değildir. İtilip kakıldığı eski sahiplerinin evindeki başına buyruk yaşamla iyi bakıldığı ama çalışmak ve kurallarına uymak zorunda kaldığı yeni evi arasında bir seçim yapmak zorunda kalan Kaştanka, ekonomik ve toplumsal yaşamı alt üst olmuş Çarlık Rusyası’nın kendi kaderini tayin etmek konusundaki kararsız yoksul halk kesimlerini de simgeler.

İyi bir hikaye nasıl anlatılır?
Rusya’daki toplumsal durumun bozukluğunun yanı sıra genç yaşta yakalandığı ölümcül hastalığın da etkisiyle, Chekhov’un bütün öykülerinde üstü kapalı da olsa kötümser bir bakışın izleri görülür. “Kaştanka”daki hüzün ilk bakışta belli etmez kendisini. Hikaye çok neşelidir; mizahi öğelerle zenginleştirilmiş ve sevimli hayvanlarıyla modern bir masala dönüşmüştür. Ama bütün bu cümbüşün arkasında insan ilişkilerine ve kurulu düzene karşı büyük bir güvensizlik, geleceğe ilişkin karamsar bir bakış vardır. Anlatı üslubunun mizahla yoğrulmuşluğu ve anlatılanların düşselliğinin apaçıklığı Chekhov’un yergisini keskinleştirirken hikayenin arkasındaki umutsuzluğu daha da arttırır. Bunda Chekhov’un aynı zamanda iyi bir oyun yazarı olmasının da payını da unutmamalıyız. Hikayedeki her bir sahneyi, hatta en trajik ya da en duygusal anları bile birer durum komedisine çevirmesini biliyor Chekhov; insan davranışlarının ardındaki acımasızlığı ve iki yüzlülüğü açığa çıkarıyor. Mizahi hicviyle, Kaştanka’nın seçimi ne olursa olsun sonuçta o seçim Kaştanka’nın ahmaklığını ve çaresizliğini gözler önüne seriyor.

Gerçekçi yazarlar hayatın gerçeklerini ele alıyorlarsa bize bildiğimiz şeyleri mi anlatıyorlar diye sorabilirsiniz. Evet, anlattıkları belki de çok bildik, tanıdık gelecektir okuyucuya, ne var ki, iyi bir yazar yaşarken dikkatimizden kaçan ya da farkına varamadığımız küçük ama önemli ayrıntıları yakalayabildiği ölçüde iyi bir yazardır. Ancak böyle bir yazar bireyi toplumla ilişkisi içerisinde ele alırken, sıradan, herkesin yaşadığı veya yaşayabileceği olayların ardındaki gerçekliği, bilinçaltında gizlenen duygu ve düşünceleri açığa çıkarabilir. İdeal ve mükemmel insan tipleri yaratmaz, düşsel mutlukları gerçekmiş gibi sunmaz. Çünkü gerçek yaşamda iyiyle kötü, erdemle bayağılılık iç içedir. Elbette bunlar eşit ağırlıklı değildirler, kimi kez biri, kimi kez öteki çıkar öne.

İşte bütün bunlardan yola çıkan Chekhov, insanları zamandan ve mekandan yalıtmadan, iyi ve kötü diye ayırmadan; içinde yaşadığı toplumun insanlarını yoksullukları, umutları ve sevinçleriyle anlatır bize. Allayıp pullamadan, idealleştirmeden, yani nasılsa öyle anlatır. Ama severek yaklaşır insanlara; yoğun bir insan sevgisi, toplumsal yaşama yönelik eleştiri ile yan yana gider. Kimler yoktur ki onun dünyasında; işçiler, köylüler, askerler, rüşvetle semirmiş bürokratlar, sanat ve edebiyat düşkünü gençler, hizmetçileriyle hanımefendiler, kürklerine bürünmüş zengin tüccarlar, kasaba esnafı, hali vakti yerinde ama gözlerini hırs bürümüş çiftçiler, yoksul yanaşmalar, zanaat sahipleri, noterler, avukatlar, doktorlar, kısacası 19.yüzyılın sonlarında son günlerini yaşayan Çarlık Rusyası’nda yaşayan hemen herkes, yıkılmaya yüz tutmuş bir toplum tablosunu tamamlarlar. Chekhov’un bu tablosunu bütün renkleriyle tamamlayabilmiş olması anlatım ustalığından, dili bütün zenginliğiyle kullanabilmiş olmasındandır.

Tıpkı “Kaştanka” hikayesindeki gibi, öyküye hayatın rasgele seçilmiş bir anından söz ederek başlar Chekhov. Öykü boyunca bilgiçlik taslamaz, araya girip çok bilmiş açıklamalarda bulunmaz. Öykü kişileri hayatın güçlükleri ile doğrudan yüz yüze de gelmez, hatta bazen açlıkları dışında ne halde olduklarını bile fark etmezler. Ancak öyküsünü öylesine ustalıkla kurgular ki, onları kısacık bir zaman diliminde izlerken bile işlerinin hiç de kolay olmadığını anlayabiliriz. En basit ayrıntılar, sıradan gibi görünenin ardındaki birikim, seçilen sözcükler ve kurulan cümlelerle farklılaşır. İncir çekirdeğini doldurmayacak gibi görünen –örneğin “Kaştanka” gibi- bir hikayede bile ekonomik, toplumsal ve siyasal ilişkilerin açıkça dile getirilmeksizin varlıklarını hep hissettirmesinin altında yatan “sırlar”, Anton Pavlovich Chekhov’un ustalığında gizlidir…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hayaletcocuk.yetkin-forum.com
 
Anton Pavlovich Chekhov
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FeNeRBaHÇe :: EDEBİYAT DÜNYASI :: EDEBİYAT TARİHİ-
Buraya geçin: